Konuşarak Öğren'i Ücretsiz Deneyin
İngilizce | Türkçe | İngilizce Cümle | Türkçe Cümle |
Unit 1 | |||
comb | tarak | I comb my hair everyday. | Her gün saçlarımı tararım. |
ride | binmek | She rides a horse. | O ata biner. |
have breakfast | kahvaltı etmek | They are having breakfast in the morning. | Sabahletin kahvaltı yapıyorlar. |
get dressed | giyinmek | Get dressed or else we will be late. | Giyin yoksa geç kalıcaz. |
stick | yapıştırmak | Stick the pictures on right places. | Resimleri doğru yere yapıştır. |
typical | tipik | It is a typical day. | Tipik bir gün. |
sticker | etiket | The sticker on your bag looks cool. | Çantanın üzerindeki çıkartma havalı gözüküyor. |
weekend | hafta sonu | I sleep 10 hours at the weekend. | Haftasonu 10 saat uyurum. |
table tennis | masa tenisi | Mum loves to play table tennis. | Annem masa tenisi oynamayı sever. |
Rome | Roma | Rome is the capital city of Italy. | Roma İtalya’nın başkentidir. |
London | Londra | London is the capital city of England. | Londra İngiltere’nin başkentidir. |
honey | bal | Bears like honey. | Ayılar baldan hoşlanır. |
ready | hazır | I am ready to go. | Gitmeye hazırım. |
computer games | bilgisayar oyunları | Furkan loves to play computer games. | Furkan bilgisayar oyunları oynamayı sever. |
brush | fırçalamak | Brush your teeth twice a day. | Günde 2 kez dişlerini fırçala. |
daily | günlük | It is my daily routine. | Bu benim günlük rutinim. |
routine | rutin | It is my daily routine. | Bu benim günlük rutinim. |
see | görmek | I see everything. | Her şeyi görüyorum. |
chant | ilahi | Children sing chant in the concert. | Çocuklar konserde ilahi söylerler. |
act out | (rol) canlandırmak | Act out the movie characters. | Film karakterlerini canlandır. |
order | sıraya dizmek | Order the pictures. | Resimleri sıraya diz. |
Monday | Pazartesi | Monday is the workday. | Pazartesi iş günüdür. |
Tuesday | Salı | She has an appointment on Tuesday. | Salı günü randevusu var. |
Wednesday | Çarşamba | There is a match between Barcelona-Real Madrid on Wednesday. | Çarşamba günü Real Madrid-Barcelona arasında maç var. |
Thursday | Perşembe | We will leave the town on Thursday. | Perşembe günü kasabadan ayrılacağız. |
Friday | Cuma | I love Fridays. Because it is the end of the week. | Cumaları severim. Çünkü haftanın sonu. |
Saturday | Cumartesi | I play football on Saturdays. | Cumartesileri futbol oynarım. |
Sunday | Pazar | Sunday is holy day for Christians. | Pazar Hristyanlar için kutsal gündür. |
rule | kural | Obey the rules. | Kurallara uy. |
morning | sabah | What are you doing early in the morning? | Sabahın köründe ne yapıyorsun? |
afternoon | öğleden sonra | I lay down for an hour in the afternoon. | Öğleden sonra 1 saatliğine uzanırım. |
evening | akşam | Good evening sir! | İyi akşamlar efendim! |
night | gece | She goes to cinema at night. | Geceliyin sinemaya gider. |
three times a day | günde üç defa | I study my exams three times a day. | Günde 3 kez sınavlarıma çalışırım. |
Unit 2 | |||
toyshop | oyuncak dükkanı | When I grow up I will open a toyshop. | Büyüdüğümde oyuncak dükkanı açıcam. |
bookshop | kitapçı | You can find every kind of book in a bookshop. | Kitap dükkanında her türlü kitabı bulabilirsin. |
library | kütüphane | Be quiet we are in the library. | Sessiz ol kütüphanedeyiz. |
barber shop | berber dükkanı | You cut your hair in a barber shop. | Berber dükkanında saçını kesersin. |
pool | havuz | Ece loves to swim in the pool. | Ece havuzda yüzmeyi sever. |
bus stop | otobüs durağı | I am waiting at the bus stop for 2 hours. | Otobüs durağında 2 saatti bekliyorum. |
bakery | fırın | My father runs a bakery. | Babam fırın işletiyor. |
doll | oyuncak bebek | Mum is planning to buy a doll for my sister. | Annem kızkardeşime oyuncak bebek almayı planlıyor. |
bread | ekmek | Eating bread too much makes you fat. | Çok fazla ekmek yemek seni şişmanlatır. |
hair | saç | My hair is curly. | Saçım kıvırcıktır. |
pharmacy | eczane | An old man buys his medicine from pharmacy. | Yaşlı adam eczaneden ilaç alır. |
next to | bitişik, yanında | Pharmacy is next to cafe. | Eczane kafenin yanındadır. |
around | etrafında | There are cats around the pool. | Havuzun etrafında kediler vardır. |
between | arasında | Is he between the rabbits? | O tavşanların arasında mı? |
opposite | karşısında | He is opposite the street. | Sokağın karşında. |
in front of | önünde | Ahmet is in front of the church. | Ahmet kilisenin önünde. |
near | yakın | We live near the market. | Marketing yanında oturuyoruz. |
playground | oyun alanı | Children play in the playground. | Çocuklar oyun alanında oynar. |
mosque | cami | Muslims pray in a mosque. | Müslümanlar camide ibadet ederler. |
church | kilise | Christians pray in a church. | Hristyanlar kilisede ibadet ederler. |
hospital | hastane | Doctors work in a hospital. | Doktorlar hastanede çalışır. |
label | etiketlemek, sınıflandırmak | Label the words according to pictures. | Kelimeleri resimlere göre sınıflandır. |
concert hall | konser salonu | A singer is singing in the concert hall. | Şarkıcı konser salonunda şarkı söylüyor. |
zoo | hayvanat bahçesi | Kids love to go to the zoo. | Çocuklar hayvanat bahçesine gitmeye bayılır. |
museum | müze | There are many historical artifacts in the museum. | Müzede birçok tarihi eser vardır. |
move forward | ileriye taşımak | He is a talented player. He can move forward the team. | O yetenekli bir oyuncu. Takımı ileriye taşıyabilir. |
square | kare | Go back to the square one. | Birinci kareye geri dön. |
clarification | açıklama | People are waiting for the clarification. | İnsanlar açıklama için bekliyorlar. |
Unit 3 | |||
country | ülke | Turkey is a country. | Türkiye bir ülkedir. |
language | dil | Turkish is a language. | Türkçe bir dildir. |
Italy | İtalya | Italy is a beautiful place. | İtalya güzel bir yerdir. |
the UK | Birleşik Krallık | English poeple live in the UK. | İngilizler Birleşik Krallık’ta yaşıyor. |
Japan | Japonya | People in Japan are respectful. | Japonya’daki insanlar saygılıdar. |
Spain | İspanya | There are many famous football teams in Spain. | İspanya’da birçok ünlü futbol takımı var. |
Russia | Rusya | Russia is a strong country. | Rusya güçlü bir ülkedir. |
France | Fransa | Paris is the capital city of France. | Paris Fransa’nın başkentidir. |
Turkey | Türkiye | Turkey is a country. | Türkiye bir ülkedir. |
China | Çin | The population of China is 1,357 billion. | Çin’in popülasyonu 1,357 milyardır. |
Australia | Avustralya | We are visiting Australia next summer. | Gelecek yaz Avustralya’yo ziyaret ediyoruz. |
English | İngilizce | Students are learning English. | Öğrenciler İngilizce öğreniyorlar. |
French | Fransızca | People in France speak French. | Fransa’daki insanlar Fransızca konuşuyor. |
Spanish | İspanyol | Don Quixote speaks Spanish. | Don Kişot İspanyolca konuşur. |
Russian | Rusça | Many tourist in Antalya speak Russian. Because they are Russian. | Antalya’daki birçok turist Rusça konuşur. Çünkü onlar Rus. |
Japanese | Japonca | I need to improve my Japanese before my trip to Japan. | Japonya seyahatimden önce Japoncamı geliştirmem gerekiyor. |
Italian | İtalyan | Italian is the best language and it is like a song. | İtalyanca en güzel dildir ve şarkı gibidir. |
Kenya | Kenya | Many animals live in Kenya. | Kenya’da bir çok hayvan yaşar. |
the USA | Amerika | For this summer I am planning to go to the USA. | Bu yaz için Amerika’ya gitmeyi planlıyorum. |
draw | çizmek | My little sister draws a picture. | Küçük kız kardeşim resim çizer. |
swimming | yüzme | She loves swimming. | O yüzmeyi sever. |
ice skating | buz pateni | The family is going to ice skating. | Aile buz patenine gidiyor. |
activity | aktivite | Playing football is my new activity. | Futbol oynamak benim yeni aktivitem. |
art | sanat | This university is giving art classes. | Bu üniversite sanat dersleri veriyor. |
science | bilim | Scientists are doing experiments to improve science. | Bilim adamları bilimi geliştirmek için deneyler yapıyor. |
social science | sosyal bilim | We should focus social science more than any other sciences. | Sosyal bilimlere diğer bilimlerden daha fazla odaklanmalıyız. |
maths | matematik | I have a mathematical intelligence. So I am good at maths. | Benim matematik zekam var. Yani ben matematikte iyiyim. |
computer studies | bilgisayar çalışmaları | Ayşe is taking computer studies. | Ayşe bilgisayar çalışmaları dersine giriyor. |
language class | dil sınıfı | There are 20 students in the language class. | Dil sınıfında 20 tane öğrenci var. |
physical education | beden eğitimi | Physical education is very important for children. | Beden eğitimi dersi çocuklar için çok önemlidir. |
history | tarih | I am thinking to be a history teacher. | Tarih öğretmeni olmayı düşünüyorum. |
grade | sınıf | He is in the 3rd grade. | O 3. sınıfa gidiyor. |
secondary school | ortaokul | My child is in secondary school. | Çocuğum orta okulda. |
break | ara | We are going to take a break. | Ara veriyoruz. |
fishing | balık tutma | My dad and I are going fishing. | Babam ve ben balığa gidiyoruz. |
cooking | yemek pişirme | They like cooking. | Onlar pişirmeyi sever. |
riding a bicycle | bisiklete binmek | Riding a bicycle is my favorite activity. | Bisiklet sürmek benim favori aktivitem. |
climbing | tırmanma | Climbing is a dangerous sport. | Tırmanmak tehlikeli bir spordur. |
finger puppet | parmak kukla | Make a finger puppet. | Parmak kukla yap. |
Unit 4 | |||
go camping | kamp yapmak | I go camping with my family. | Ailemle kamp yaparım. |
do clay sculpting | kil heykel yapmak | We do clay sculpting in the art lesson. | Sanat dersinde kil heykel yaparız. |
collecting leaves | yaprak toplamak | My sister collects leaves, but I don’t. | Kız kardeşim yaprak toplar ama ben toplamam. |
blind man’s buff | körebe | We play blind man’s buff. | Körebe oynarız. |
playing tick | sos oyunu oynamak | We play tick. It’s fun! | Sos oyunu oynarız. O eğlencelidir! |
collecting stamp | pul toplamak | I collect stamps. | Ben pul topluyorum. |
hopscotch | seksek | My child is playing hopscotch on the street. | Çocuğum sokakta seksek oynuyor. |
dodgeball | yakartop | Today we are going to play dodgeball. | Bugün yakartop oynuyoruz. |
hide and seek | saklambaç | Kids are playing hide and seek in the forest. | Çocuklar ormanda saklambaç oynuyor. |
checkers | dama | My friend and I love to play checkers. | Arkadaşım ve dama oynamayı severiz. |
Chinese whispers | kulaktan kulağa oyunu | Chinese whispers is coming Chinese. | Kulaktan kulağa oyunu Çinlilerden gelmektedir. |
leapfrog | birdirbir | Leapfrog is a game for frogs. | Birdirbir kurbağalar için bir oyundur. |
skip rope | ip atlama | I am a boxer and I skip rope everyday. | Ben boksörüm ve her gün ip atlarım. |
touch | dokunmak | Don’t touch my book! | Kitabıma dokunma! |
ground | zemin | Don’t lie on the ground! | Zeminde yatma! |
hop | atlama | Don’t hop in the class! | Sınıfta atlama! |
hit | vurmak | Don’t hit your friend! | Arkadaşına vurma! |
Unit 5 | |||
ache | ağrı | I have an ache on my chest. | Göğsümde bir ağrı var. |
stomachache | karın ağrısı | I have stomachache. | Karın ağrım var. |
earache | kulak ağrısı | I have a serious earache. | Benim ciddi kulak ağrım var. |
backache | sırt ağrısı | I have a backache. | Sırtımda bir ağrı var. |
headache | baş ağrısı | I have a headache. | Başağrım var. |
terrible | korkunç | She has a terrible headache. | Onun korkunç bir başağrısı var. |
feel | hissetmek | I feel sorry. | Üzgün hissediyorum. |
cold | soğuk | The weather is cold. | Hava soğuk. |
tired | yorgun | My father is really tired. | Babam gerçekten yorgun. |
hot | sıcak | The weather is hot. | Hava sıcak. |
sick | hasta | People in the hospital are sick. | Hastanedeki insanlar hasta. |
cough | öksürük | It is normal to cough when you have sorethroat. | Boğaz ağrın olduğunda öksürmek çok normal. |
Bless you! | Seni korusun! | God bless you! | Tanrı seni korusun! |
Have a fever | Ateşi olmak | My little sister has a fever. | Küçük kız kardeşimin ateşi var. |
runny nose | burun akması | He has got a runny nose. | Onun burnu akıyor. |
sneeze | hapşırma | Cover your mouth while sneezing. | Hapşururken ağzını kapa. |
flu | grip | He has got flu. | O grip olmuş. |
get well soon | çabuk iyileş | I hope you get well soon. | Umarım çabuk iyileşirsin. |
blanket | battaniye | The weather is cold so I need a blanket. | Hava soğuk bu yüzden battaniyeye ihtiyacım var. |
thermometer | termometre | The thermometer shows 30 centigrade. | Termometre 30 santigratı gösteriyor. |
fever | ateş | My little sister has a fever. | Küçük kız kardeşimin ateşi var. |
sore throat | boğaz ağrısı | It is normal to cough when you have sorethroat. | Boğaz ağrın olduğunda öksürmek çok normal. |
measles | kızamık | Children in the class have measles. | Sınıfaki çocuklar kızamık olmuş. |
medicine | ilaç | The old man gets his medicine from a pharmacy. | Yaşlı adam ilacını eczaneden alır. |
fruit juice | meyve suyu | To be healthy drink fruit juice everyday. | Sağlıklı olmak için her gün meyve suyu iç. |
health problem | sağlık problemi | My grandmother has no health problem. | Benim büyük annem hiçbir sağlık sorunu yok. |
Unit 6 | |||
action | aksiyon | I love action movies. | Aksiyon fimlerini severim. |
comedy | komedi | I love comedy movies. | Komedi filmlerini severim. |
animation | animasyon | I love animation movies. | Animasyon filmlerini severim. |
fantasy | fantezi | I love fantasy movies. | Fantezi filmlerini severim. |
romance | romantizm | I love romance movies. | Romantik filmleri severim. |
adventure | macera | I love adventure movies. | Macera filmlerini severim. |
drama | dram | I love drama movies. | Dram filmlerini severim. |
science fiction | Bilim kurgu | I love science fiction movies. | Bilim kurgu filmlerini severim. |
horror | korku | I love horror movies. | Korku filmlerini severim. |
character | karakter | The character of this movie is little boring. | Bu filmin karakteri birazcık sıkıcı biri. |
movie | film | I am wathcing a movie. | Film izliyorum. |
popeye | Temel Reis | Popeye likes spinach. | Temel Reis ıspanak sever. |
strong | güçlü | Lions are strong. | Aslanlar güçlüdür. |
evil | kötülük | Stay away from evil. | Kötülükten uzak dur. |
beautiful | güzel | My girlfriend is beautiful. | Kız arkadaşım güzeldir. |
frightening | korkutucu | He is a frightening person. | O korkutucu bir insan. |
brave | cesur | Are you brave? | Cesur musun? |
ugly | çirkin | She is an ugly duck. | O çirkin bir ördek. |
honest | dürüst | Make honest friends. | Dürüst arkadaşlar edin. |
friendly | arkadaş canlısı | I see myself as friendly. | Ben kendimi arkadaş canlısı olarak görüyorum. |
kind | tür | What kind of a person are you? | Ne tür bir insansın sen? |
clever | zeki | Albert is a clever man. | Albert zeki bir adamdır. |
good-hearted | iyi kâlpli | Love good-hearted people. | İyi kalpli insanları sev. |
scary | korkutucu | Scary movies makes me have nightmares. | Korkutucu filmler kabus görmeme sebep olur. |
weak | zayıf | She is weak. | O zayıf. |
lazy | tembel | Tayfun is a lazy student. | Tayfun tembel bir öğrenci. |
title | Başlık | The title of the movie is “Matrix”. | Filmin başlığı Matrix. |
adventurous | maceraperest | My friend is an adventurous person. He loves to travel a lot. | Benim arkadaşım maceraperest bir insan. Seyahat etmeyi çok sever. |
exciting | heyecan verici | It is an exciting movie. | O heyecan verici bir film. |
favorite | Favori | My favorite band is Coldplay. | Benim favori grubum Coldplay. |
boring | sıkıcı | This is a boring song. | Bu sıkıcı bir şarkı. |
Unit 7 | |||
bake | (fırında) pişirmek | Bake the cake for 3 hours. | Pastayı fırında 3 saat pişir. |
birthday cake | doğumgünü pastası | This birthday cake is full of chocolate. | Bu doğumgünü pastası çukulata dolu. |
candle | mum | Light the candles. | Mumları yak. |
clown | palyaço | This clown is not funny at all. | Bu palyaço hiç komik değil. |
balloon | balon | Blow the balloons before the party. | Balonları partiden önce şişir. |
throw a party | Parti vermek | My brother is throwing a party for his birthday. | Erkek kardeşim parti veriyor. |
a lot of | bir çok | I have a lot of friends in the party. | Partide bir çok arkadaşım var. |
gift | hediye | My friends bring me a lot of gifts. | Arkadaşlarım bir çok hediye getirir. |
invite | Davet etmek | Invite your friends to the party. | Arkadaşlarını partiye davet et. |
idea | Fikir | It is such a good idea. | Ne güzel bir fikir. |
costume | kostüm | This costume is little tight. | Bu kostüm birazcık sıkı. |
sure | elbette | Sure you can. | Tabii ki yapabilirsin. |
of course | tabii ki | Of course you can. | Tabii ki yapabilirsin. |
fresh | taze | Come! Buy! These are fresh tomatoes! | Gelin! Satın alın! Bunlar taze domatesler. |
air | hava | The air in the room is terrible. | Odadaki hava iğrenç. |
borrow | ödünç almak | May I borrow your pencil? | Kalemini ödünç alabilir miyim? |
January | Ocak | January is the first month of the year. | Ocak yılın ilk ayıdır. |
February | Şubat | February is the second month of the year. | Şubat yılın ikinci ayıdır. |
March | Mart | I was born in March. | Mart’ta doğdum. |
April | Nisan | We are going to a vacation in April. | Nisan’da tatile gideceğiz. |
May | Mayıs | May is the fifth month of the year. | Mayıs yılın beşinci ayıdır. |
June | Haziran | My friend was born in June. | Arkadaşım Haziran’da doğdu. |
July | Temmuz | In July we will get married. | Temmuz’da evleneceğiz. |
August | Ağustos | August is very hot. | Ağustos çok sıcaktır. |
September | Eylül | September is the first month of Autumn. | Eylül sonbaharın ilk ayıdır. |
October | Ekim | I am going to October fest. | Ekim festivaline gidiyorum. |
November | Kasım | She is watching Sweet November. | Tatlı Kasım’ı izliyorum. |
December | Aralık | December is too cold. | Aralık çok soğuktur. |
Winter | Kış | It snows in winter. | Kışın kar yağar. |
Spring | bahar | Flowers bloom in spring. | Baharda çiçekler açar. |
Summer | Yaz | You go to the beach in summer. | Yazın plaja gidersin. |
Autumn / Fall | Sonbahar | Leaves of trees fall in fall. | Ağaçların yaprakları sonbaharda düşer. |
season | sezon/ mevsim | There are less tourists in Turkey in this season. | Bu sezonda Türkiye’de daha az turist var. |
Coat | Ceket | The coat is leather. | Bu ceket deri. |
jumper | kazak | Wear a jumper in cold weathers. | Soğuk havalarda kazak giy. |
watch out | dikkat et | Watch out! A dinasour is coming. | Dikkatli ol! Dinazor geliyor. |
welcome | Hoşgeldiniz | Welcome to Turkey. | Türkiye’ye hoş geldin. |
Unit 8 | |||
cycling | bisiklet sürmek | Cycling is good for health. | Bisiklet sürmek sağlık için iyidir. |
hiking | yürüyüş | She doesn’t love hiking after the meal. | Yemekten sonra yürüyüş yapmayı sevmez. |
Mime | taklit etmek | Mime the jobs of people. | İnsanların işlerini taklit et. |
guess | tahmin | Can you guess? | Tahmin edebilir misin? |
soccer | Futbol | Americans call soccer to football. | Amerikanlar futbol’a soccer diyor. |
correct | TRUE | It is a correct answer. | O doğru cevap. |
do exercise | egzersiz yap | Do exercise everyday. | Her gün egzersiz yap. |
jogging | koşu yapmak | Jogging is good for health. | Koşu yapmak sağlık için iyidir. |
work out | egzersiz yapmak | My doctor advised me to work out. | Doktorum egzersiz yapmamı tavsiye etti. |
empty | boş | It is an empty place. | Orası boş bir yer. |
country side | kırsal bölge | We live in country side. | Kırsal bölgede yaşıyoruz. |
uncle | amca | This is my uncle. | Bu benim amcam. |
cousin | kuzen | His cousin works in a flowershop. | Onun kuzeni çiçekçi dükkanında çalışıyor. |
fitness | fitnes, formda olmak | He is a fitness tranier. | O fitnes çalıştırıcısı. |
stay | kalmak | I need to stay here for the night. | Gece için burada kalmam gerekiyor. |
feed | besleme | Feed your fish twice a day. | Balığını günde iki kez besle. |
doing homework | ödev yapmak | I am doing my homework on time. | Ödevimi zamanında yaparım |
Sounds great! | Kulağa hoş geliyor! | Doing homework sounds great! | |
Unit 9 | |||
animal | hayvan | Many street animals live in animals shelters. | Bir çok sokak hayvanı hayvan barınağında yaşar. |
shelter | barınak | Many street animals live in animals shelters. | Bir çok sokak hayvanı hayvan barınağında yaşar. |
tail | kuyruk | Its tail is long. | Onun kuyruğu uzundur. |
vet | Veteriner | I need to take my dog to the vet. | Köpeğimi veterinere götürmem gerekiyor. |
donating money | para bağışlamak | Donate your money to charities. | Paranı hayır kurumlarına bağışla. |
examine | muayene etmek | A doctor will examine my dog. | Doktor köpeğimi muayene edecek. |
kitten | kedi yavrusu | I feed a kitten in my house. | Evimde kedi yavrusu beslerim. |
puppy | köpek yavrusu | I have a puppy in my house. | Evimde köpek yavrusu var. |
grass | çim | Don’t walk on the grass. | Çimende yürüme. |
carry | taşımak | She is carrying her child. | Çocuğunu taşıyor. |
hat | şapka | Wear your hat, it is hot today. | Şapkanı tak, bugün hava sıcak. |
backpack | sırt çantası | I put my books into my backpack. | Kitaplarımı çantama koyarım. |
high | yüksek | This mountain is very high. | Bu dağ çok yüksek. |
adopt | evlat edinmek, sahiplenmek | Adopt a dog from a animal shelter. | Hayvan barınağından köpek sahiplen. |
playmate | oyun arkadaşı | Dogs can be good playmate. | Köpekler iyi oyun arkadaşı olabilir. |
go ahead | devam et | Go ahead you will see. | Devam et göreceksin. |
clean | temizlemek | Clean the board. | Tahtayı temizle. |
run | koşmak | Run like the wind. | Rüzgar gibi koş. |
crazy | çılgın | My neighbor is a crazy person. | Komşum çılgın birisi. |
pet | Evcil Hayvan | I will open a pet store. | Evcil hayvan dükkanı açıcam. |
spread | yayılma | Spread your cheer. | Neşeni yay. |
cheer | neşe; tezahürat | Spread your cheer. | Neşeni yay. |
Unit 10 | |||
festival | festival | We are in Rio Festival. | Rio Festivalindeyiz. |
Children’s Day | Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı | It is holiday on Children’s Day. | Çocuk Bayramı tatildir. |
Diwali | Hint Bayramı | Indians celebrate Diwali. | Hintliler Diwali kutlar. |
Halloween | cadılar bayramı | We wear scarry costumes at Halloween. | Cadılar bayramında korkunç kıyafetler giyeriz. |
Cinco de Mayo | Meksika bayramı | Mexicans celebrate Cinco de Mayo. | Meksikalılar Cinco de Mayo’yu kutlarlar. |
carve pumpkin | kabak oymak | Children carve pumpkin for Halloween. | Çocuklar Cadılar Bayramı için kabak oyarlar. |
wear mask | maske takmak | Guests are wearing masks in the costume party. | Konuklar kostüm partisinde maske takıyor. |
paint eggs | yumurta boyamak | For Easter we paint eggs. | Paskalya için yumurta boyarız. |
sing | şarkı söylemek | Sing a song like a singer. | Şarkıcı gibi şarkı söyle. |
bat | yarasa | Bats sleep in the morning. | Yarasalar sabahleyin uyur. |
Trick or treat! | Şeker mi şaka mı! | Children screams saying “Trick or treat!”. | Çocuklar Şeker mi şaka mı diye bağırırlar. |
Five hundred and forty eight | Beş yüz ve kırk sekiz | There are 548 sheep in the herd. | Sürüde 548 tane koyun var. |
Nine hundred and thirty seven | Dokuz yüz otuz yedi | I have 937 books in my library. | Kütüphanemde 937 tane kitap var. |
One hundred and nineteen | yüz on dokuz | I have got 119 Liras in my pocket. | Cebimde 119 Lira var. |
coin | madeni para | She has a coin collection. | Onun madeni para koleksiyonu var. |
box | kutu | There is a cat in the box. | Kutuda kedi var. |
marble | mermer | Don’t sit on the marble. | Mermere oturma. |
eating sweets | şeker yemek | Eating sweets harms your teeth. | Şeker yemek dişlerine zarar verir. |
lighting candle | mum yakmak | Don’t forget to light the candles of the birthday cake. | Doğumgünü pastasının mumlarını yakmayı unutma. |
decorating | dekorasyon yapmak | Decorating is a fun job. | Dekorasyon yapmak eğlenceli bir iş. |
Easter | Paskalya | For Easter we paint eggs. | Paskalya için yumurta boyarız. |
Christmas | Noel | We are eating a turkey at Christmas. | Noel’de hindi yiyoruz. |
Independence Day | Bağımsızlık Günü | Americans celebrate their Indepence Day. | Amerikalılar Bağımsızlık Günü’nü kutlarlar. |
Ramadan | Ramazan | Ramadan is a holy month for Muslims. | Ramazan Müslümanlar için kutsal bir aydır. |
Thanksgiving | Şükran Günü | Thanksgiving is a national holiday for American people. | Şükran Günü Amerikalılar için ulusal bir bayramdır. |
Chinese New Year | Çin yeni Yılı | Millions of people travel in China to celebrate Chinese New Year. | Çin’deki milyonlarca insan Çin yeni yılını kutlamak için seyahat ederler. |
thick | kalın | Wear thick it is cold today. | Kalın giyin bugün hava soğuk. |
bring | getir | Bring your gloves so we can play in the snow. | Eldivenlerini getir böylece karda oynayabiliriz. |
glove | eldiven | Bring your gloves so we can play in the snow. | Eldivenlerini getir böylece karda oynayabiliriz. |
Çocuklara ihtiyacı olan rekabet avantajını sağlamak ve İngilizce konuşma konusunda özgüven kazandırmak için geliştirdiğimiz Konuşarak Öğren Kids platformunu ücretsiz olarak deneyimleyebilirsiniz.
Çocuklar için özel olarak hazırlanan içerikler eşliğinde Amerikalı eğitmenlerle Ücretsiz 3 İngilizce Konuşma Dersi Programımıza buraya tıklayarak başvurabilirsiniz.
Linki sevdikleriyle paylaşan tüm ziyaretçilerimize paylaştığı kadar ücretsiz ders kazanma imkanı sunuyoruz!
Bir çok çocuğun bu ücretsiz hizmet sayesinde Amerikalı eğitmenlerle görüşme fırsatı yakalamasını sağlamak için hemen tıklayın.

Online İngilizce Konuşma Kursu: Konuşarak Öğren
ab saol yarın sınavım vardı yardımcı oldu
Very interesting to read you
Good luck to you
Çok güzel olmuş
Thanks so much for sharing the info.