K ile Başlayan İngilizce Kelimeler ve Anlamları


Türkiye’nin en iyi online İngilizce eğitim sistemi olan Konuşarak Öğren’den ücretsiz konuşma dersi almak için tıklayın !

Konuşarak Öğren'i Ücretsiz Deneyin

K ile başlayan İngilizce kelimeler ve anlamlarını aşağıda sıraladık. 1000 adet en çok kullanılan k harfi ile başlayan İngilizce kelime listesi;

  • kaaba:kâbe
  • kabala:ibrani felsefesi yazıları, kabala
  • kabbala:ibrani felsefesi yazıları, kabala
  • kabob:kebap
  • kadi:kadı
  • kaffir:güney afrika’da bir kabile
  • kail:kıvırcık lâhana
  • kainite:kainit, suni gübre
  • kaiser:imparator
  • kale:kıvırcık lâhana, lâhana çorbası, mangır, para
  • kaleidoscope:çiçek dürbünü, kaleydoskop, sürekli değişen manzara
  • kaleidoscopic:sürekli değişen
  • kaleidoscopical:durmadan değişen
  • kaleyard:bostan, sebze bahçesi
  • kali:salikorn
  • kalium:potasyum
  • kamikaze:intihar pilotu, intihar uçağı
  • kampong:köy
  • kangaroo:kanguru
  • kantian:kant felsefesi ile ilgili, kant felsefesi yanlısı, kant’a ait
  • kaolin:arıkil, kaolin
  • kaoline:arıkil, kaolin
  • kapok:yastık pamuğu
  • kaput:bozuk, mahvolmuş
  • karate:karate
  • karma:kader, karma, tâlih
  • karst:karst
  • kart:yarış arabası
  • katabolism:katabolizm
  • kayak:eskimo kayığı, kano, kayık, kürek teknesi
  • kayo:afet, çarpıcı şey, çarpmak, darbe, nakavt, nakavt etmek, şok etmek, vurmak, yere sermek
  • kazakh:kazak, kazak dili
  • kea:yeni zelanda koca papağanı
  • kebab:kebap
  • keck:kusmaya çalışmak, öğürmek
  • kedge:tonoz demiri, tonozlamak
  • keek:gizlice bırakıverme, gizlice bırakıvermek
  • keel:gemi, gemi omurgası, omurga, yaprak damarı
  • keeled:omurgalı
  • keelhaul:azarlamak, fırça atmak
  • keelhauling:azarlamak, fırça atmak
  • keelson:iç omurga
  • keening:ağıt
  • keenly:gayretle, hevesle, sertçe, şiddetle
  • keenness:acılık, düşkünlük, gayret, heves, incelik, keskinlik, nezaket, şiddet, zekilik
  • keep:alıkoymak, bakım, bakmak, bulundurmak, devam ettirmek, durmak, geçim, gözkulak olmak, himaye, iç kale, işletmek, kale, kalmak, korumak, kutlamak, sağlamak, sürdürmek, temelli almak, tutmak, uymak, yiyecek
  • keeper:bakıcı, bekçi, işletmeci, kaleci, koruyucu, muhafız, sorumlu
  • keeping:bakım, dayanıklı, geçindirme, himaye, işletme, koruma, nezaret, uyum
  • keepsake:andaç, hatıra
  • kef:dalgınlık, keyif
  • kefir:kefir
  • keg:fıçı, varil
  • kelp:bir tür suyosunu, esmer suyosunu, varek
  • kelpie:at şeklinde deniz perisi, çoban köpeği
  • kelt:kelt
  • keltic:kelt, keltçe, keltler
  • kelvin:kelvin
  • kemalist:atatürkçü
  • kempt:taraklanmış
  • ken:bilgi alanı, bilmek, görüş alanı, tanımak
  • kenned:bilmek, tanımak
  • kennel:köpek evi, köpek evine kapamak, köpek kulübesi
  • kennels:köpek evi, köpek evine kapamak, köpek kulübesi
  • kenya:kenya
  • kenyan:kenyalı
  • kepi:fransız asker kasketi
  • keratin:keratin
  • kerb:at ayağındaki şişlik, fren, frenlemek, gem, gem vurmak, gemlemek, kaldırım kenar taşı, kaldırım kenarı, uzak tutmak, zaptetmek
  • kerbstone:kaldırım kenar taşı
  • kerchief:atkı, başörtü, eşarp, fular
  • kerf:çentik, testere ile yapılan çentik
  • kerfuffle:gereksiz telâş, karışıklık, velvele
  • kerfufle:gereksiz telâş, karışıklık, velvele
  • kermes:kırmız, kırmız böceği
  • kermess:kermes, panayır
  • kermis:kermes, panayır
  • kern:asker, köylü
  • kerne:asker, köylü
  • kernel:çekirdek, çekirdek içi, öz, tane
  • kerosene:gazyağı, parafin
  • kerosine:gazyağı, parafin
  • kersey:yünlü kalın bir kumaş
  • kerseymere:kaşmir
  • kestrel:kerkenez
  • ketchup:ketçap
  • kettle:çaydanlık, ibrik
  • kettledrum:büyük orkestra davulu
  • key:akort etmek, ana, anahtar, çözüm, elektrik düğmesi, girmek, kilit, kilit nokta, kilitlemek, perde, rumuz, tuş, uydurmak
  • keyboard:data girmek, girmek, klavye
  • keyboarding:data girmek, girmek
  • keychain:anahtarlık
  • keyhole:anahtar deliği, faul atışı
  • keyman:kilit adam
  • keynote:açış konuşması yapmak, esas nota, ilke, ilkeleri anlatmak, parti programı, temel düşünce, vurgulamak
  • keypad:klavye
  • keyring:anahtarlık
  • keystone:kilit taşı, temel
  • keystrokes:tuşlara basma
  • khaki:haki, haki renk
  • khalif:halife
  • khamsin:çöl rüzgârı, hamsin rüzgârı
  • khan:han, kaan, kervansaray
  • khedive:hidiv
  • kibbutz:israil’de kollektif çiftlik, kibuts
  • kibosh:saçma
  • kick:bırakmak, çifte, çitme atmak, enerji, geri tepme, geri tepmek, heyecan, karşı gelme, sertlik, sızlanmak, teklemek, tekme, tekme atmak, tekmelemek, tepinmek, tepme, tepmek, vazgeçmek, yakınma, yakınmak, zevk
  • kickback:hisse, komisyon, pay, rüşvet, ters tepki
  • kickbacks:hisse, komisyon, pay, rüşvet, ters tepki
  • kicked:bırakmak, çitme atmak, geri tepmek, sızlanmak, teklemek, tekme atmak, tekmelemek, tepinmek, tepmek, vazgeçmek, yakınmak
  • kicker:çifte atan at, golcü, mızmız, şikâyetçi
  • kicking:tepme
  • kickoff:başlama, başlama vuruşu
  • kicks:bırakmak, çifte, çitme atmak, enerji, geri tepme, geri tepmek, heyecan, karşı gelme, sertlik, sızlanmak, teklemek, tekme, tekme atmak, tekmelemek, tepinmek, tepme, tepmek, vazgeçmek, yakınma, yakınmak, zevk
  • kickshaw:çerez, küçük biblo
  • kid:çocuk, dalga geçmek, işletmek, kandırmak, küçük, oğlak, oğlak derisi, şaka yapmak, takılmak, ufaklık, yavrulamak
  • kiddies:çocukcağız, ufaklık, yavrucak
  • kidding:dalga geçme
  • kiddy:çocukcağız, ufaklık, yavrucak
  • kidnap:kaçırmak
  • kidnaper:adam kaçıran kimse, çocuk hırsızı
  • kidnaping:adam kaçırma, çocuk kaçırma, kaçırma
  • kidnapper:adam kaçıran kimse, çocuk hırsızı
  • kidnapping:adam kaçırma, çocuk kaçırma, kaçırma
  • kidney:böbrek, ciğer, huy, tabiat
  • kidneys:böbrek, ciğer, huy, tabiat
  • kilderkin:küçük fıçı
  • kill:adam öldürmek, av, avlamak, cinayet işlemek, dindirmek, gebertmek, katletmek, kesmek, mahvetmek, öldürme, öldürmek, ortadan kaldırmak, söndürmek, tahrip etme, yalanlamak
  • killed:adam öldürmek, avlamak, cinayet işlemek, dindirmek, gebertmek, katletmek, kesmek, mahvetmek, öldürmek, ortadan kaldırmak, söndürmek, yalanlamak
  • killer:çekici kadın, delikanlı, kasap, katil, öldürücü darbe, öldürücü hastalık
  • killing:av, avlama, cinayet, çok komik, hayvan kesme, öldürme, öldürücü, ölüm
  • killjoy:neşe kaçıran kimse
  • kiln:fırın, kireç ocağı, tuğla ocağı
  • kilo:kilo
  • kilogram:kilogram
  • kilogramme:kilogram
  • kilograms:kilogram
  • kilohertz:kilohertz
  • kiloliter:kilolitre
  • kilolitre:kilolitre
  • kilometer:kilometre
  • kilometers:kilometre
  • kilometre:kilometre
  • kilowatt:kilovat
  • kilt:iskoç eteği, pli yapmak
  • kilted:iskoç etekli, plili
  • kimono:kimono
  • kin:aile, akraba, hısım, soydaş
  • kind:aynı şekil, çeşit, cins, hoş, iyi, iyi kâlpli, iyiliksever, müşfik, nazik, nitelik, tür, yardımsever, yumuşak başlı
  • kindergarten:anaokulu, çocuk yuvası, kreş
  • kindhearted:iyi kâlpli, iyi yürekli
  • kindheartedness:iyi kâlplilik
  • kindle:alevlendirmek, ateş almak, canlanmak, tutuşmak, tutuşturmak, uyandırmak, yakmak, yanmak
  • kindled:alevlendirmek, ateş almak, canlanmak, tutuşmak, tutuşturmak, uyandırmak, yakmak, yanmak
  • kindliness:iyilik, lütuf, nezaket, şefkât
  • kindling:ateş yakmaya yarayan yonga, çıra
  • kindly:hoş, içten, iyi kâlpli, iyilikle, lütfen, nazikçe, şefkâtle, yardımsever, yumuşak
  • kindness:iltifat, iyilik, lütuf, nezaket, şefkât
  • kindnesses:iltifat, iyilik, lütuf, nezaket, şefkât
  • kindred:akraba, akrabalar, akrabalık, benzeme, benzer
  • kinds:aynı şekil, çeşit, cins, nitelik, tür
  • kindship:akrabalık, benzerlik, yakınlık
  • kine:inekler
  • kinematic:hareket ile ilgili, kinematik
  • kinematics:kinematik
  • kinetic:hareketle ilgili, kinetik
  • kinetics:kinetik bilimi
  • king:dama, en büyük boy yatak, kral, papaz, şah
  • kingbird:cennetkuşu
  • kingdom:alem, kraliyet, krallık
  • kingfisher:emircik, iskele kuşu, yalıçapkını
  • kinglet:kralcık, küçük kral
  • kinglike:kral gibi
  • kingly:kral gibi, krallara layık
  • kingpin:en öndeki kuka, en önemli kimse, koşum çivisi
  • kingship:krallık
  • kingsize:dev, en büyük boy
  • kink:değişiklik, dolaşma, dolaşmak, dolaştırmak, garip düşünce, ilginçlik, ip dolaşması, kapris, kramp, tutulma
  • kinked:dolaşmak, dolaştırmak
  • kinky:acayip, dolaşık, garip, karışık, müstehcen, sapıkça
  • kinsfolk:akrabalar, soy sop
  • kinship:akrabalık, benzerlik, yakınlık
  • kinsman:akraba
  • kinsmen:akraba
  • kiosk:büfe, köşk, kulübe, telefon kulübesi
  • kiosque:büfe, köşk, kulübe, telefon kulübesi
  • kip:misafirhane, pansiyon, şekerleme, uyuklama, uyumak, uzanmak, yatak, yatmak, yavru hayvan derisi
  • kipper:açık havada kurutmak, tütsülemek, tütsülenmiş ringa balığı
  • kirghiz:kırgız
  • kirk:kilise
  • kismet:kısmet
  • kiss:buse, değmek, dokunmak, öpme, öpmek, öpücük, şekerleme
  • kisser:ağız, surat, yüz
  • kissing:öpme, yakın olmayan
  • kissproof:silinmez
  • kit:alet çantası, alet takımı, araç gereç, malzeme, pılı pırtı
  • kitbag:alet çantası, asker hurcu
  • kitchen:mutfak
  • kitchener:mutfak sobası
  • kitchenette:küçük mutfak
  • kitchenmaid:mutfak hizmetçisi
  • kitchenware:mutfak gereçleri
  • kite:çaylak, karşılıksız çek, uçak, uçurtma
  • kites:çaylak, karşılıksız çek, uçak, uçurtma
  • kits:alet çantası, alet takımı, araç gereç, malzeme, pılı pırtı
  • kitsch:ucuz edebiyat
  • kitten:fingirdek kız, kedi yavrusu, yavrulamak
  • kittenish:cilveli, fingirdek
  • kittens:fingirdek kız, kedi yavrusu, yavrulamak
  • kittiwake:küçük martı
  • kitty:kedicik, ortaya konan para, pisi, pot
  • kiwi:kivi, kivi kuşu
  • klaxon:klakson, korna
  • kleptomania:çalma hastalığı, kleptomani
  • kleptomaniac:kleptoman
  • klieg:projektör
  • kloof:dere, vadi
  • klutz:hantal tip
  • knack:beceri, işin sırrı, püf noktası, ustalık
  • knacker:yıkmacı
  • knackered:bitkin, bozuk, çok yorgun
  • knag:budak
  • knap:taş yontmak, tepecik
  • knapsack:sırt çantası
  • knapweed:mor top çiçekli bitki
  • knar:budak
  • knave:dolandırıcı, üçkâğıtçı, vale
  • knavery:dolandırıcılık, üçkâğıtçılık
  • knavish:hilekâr, üçkâğıtçı
  • knead:masaj yapmak, ovmak, yoğurmak
  • kneaded:masaj yapmak, ovmak, yoğurmak
  • kneading:yoğurma
  • knee:dirsek şeklinde parça, diz, diz ile vurmak
  • kneecap:dizkapağı
  • kneedeep:diz boyu, dizlerine kadar batmış
  • kneel:diz çökmek
  • kneeling:diz çökmek
  • kneepad:dizlik
  • kneepan:dizkapağı
  • knees:dirsek şeklinde parça, diz, diz ile vurmak
  • knell:cenaze çanı, matem çanı, ölüm haberi
  • knelt:çalmak, çan ile duyurmak, matem çanı çalmak
  • knew:ayırt etmek, başından geçmek, bilmek, farketmek, ilişkisi olmak, tanımak, tatmak
  • knickerbockers:golf pantolonu, paçalı kadın donu
  • knickers:kısa pantolon, paçalı kadın donu
  • knickknack:biblo, çerez, ıvır zıvır, küçük biblo, önemsiz şey, ufak biblo
  • knife:arkadan vurmak, bıçak, bıçaklamak, kesmek
  • knifing:bıçak dövüşü, bıçaklı dövüş
  • knight:at, kendini adayan kimse, silâhşör, şövalye, şövalye nişanı vermek
  • knightage:şövalye birliği, şövalyeler
  • knighthood:ağırbaşlılık, şövalyelik
  • knighting:şövalye nişanı vermek
  • knightly:şövalye gibi, şövalyece
  • knit:bağlamak, birleşmek, çatmak, dokumak, kaynaşmak, örgü, örgü örmek, örmek
  • knitted:dokuma, örgü
  • knitter:örgü makinesi, örgücü
  • knitting:örgü, örme, triko
  • knitwear:örgü giysiler, triko
  • knob:baş, boğum, budak, çük, kafa, penis, tokmak, top, topuz, yumru
  • knobbly:top top, yumrulu
  • knobby:budaklı, yumrulu
  • knock:çalma, çalmak, çarpmak, darbe, devirmek, kapıyı çalmak, sertçe eleştirmek, teklemek, vurma, vurmak, vuruş
  • knockabout:gürültülü, kaba ve dayanıklı, sapasağlam
  • knockdown:bozyap, devirme, en ucuz, portatif, portatif eşya, ucuz mal, yere serici
  • knocked:çalmak, çarpmak, devirmek, kapıyı çalmak, sertçe eleştirmek, teklemek, vurmak
  • knocker:kapı kapı dolaşan satıcı, kapı tokmağı
  • knockers:memeler
  • knocking:eleştiri, tekleme, tıklatma, vurma
  • knockoff:becermek, çalmak, düşürmek, düzmek, fiyat kırmak, halledivermek, indirim yapmak, kızlığını bozmak, öldürmek, paydos etmek, soymak
  • knockout:afet, büyük darbe, çok çekici kimse, nakavt, sersemletici, uyuşturucu, yıkıcı, zarar verici
  • knoll:tepecik
  • knot:bağ, bağlamak, boğum, budak, dolaşmak, dolaştırmak, düğüm, düğümlemek, fiyonk, gemi sürat ölçüsü, ilmek, ilmik, kanut kuşu, karıştırmak, sorun, topluluk, yumru
  • knotgrass:çoban değneği
  • knothole:budak deliği
  • knots:bağ, bağlamak, boğum, budak, dolaşmak, dolaştırmak, düğüm, düğümlemek, fiyonk, gemi sürat ölçüsü, ilmek, ilmik, kanut kuşu, karıştırmak, sorun, topluluk, yumru
  • knotted:budaklı, çetrefilli, düğümlü, karışık
  • knotty:boğumlu, budaklı, çetrefilli, düğümlü, karışık, zor
  • knout:knut, bir nevi kamçı, rus kamçısı
  • know:ayırt etmek, başından geçmek, bilmek, farketmek, ilişkisi olmak, tanımak, tatmak
  • knowable:bilinebilir, tanınır
  • knowing:açıkgöz, akıllı, alim, anlayan, becerikli, bilen, bilgili, bilinme, bilme, haberdar, haberi olan, kurnaz
  • knowingly:anlayışla, bile bile, bilmişçe, kasten
  • knowledge:anlama, bilgi, bilim, haber, irfan, malumat, tecrübe
  • knowledgeable:akıllı, bilgili
  • known:belli, bilinen, tanınan
  • knows:ayırt etmek, başından geçmek, bilmek, farketmek, ilişkisi olmak, tanımak, tatmak
  • knuckle:bilek eklemi, boğum, eklem, parmak eklemi
  • knucklebone:aşık kemiği, ayak bileği kemiği
  • knucklebones:aşık oyunu
  • knuckleduster:demir muşta, muşta
  • knuckles:bilek eklemi, boğum, eklem, parmak eklemi
  • knurl:budak, çentik, diş, diş açmak, tırtık, tırtık yapmak, tırtıl, topak, yumru
  • koala:koala
  • kodak:kodak
  • kohl:sürme
  • kohlrabi:yer lâhanası
  • kook:antika tip, çılgın, ilginç tip
  • kookaburra:ahmak, eşek herif
  • kooky:acayip, antika, çılgın, ilginç
  • kopeck:rublenin yüzde biri, rus para birimi
  • kopek:rublenin yüzde biri, rus para birimi
  • kopje:tepecik
  • koran:kuran
  • korea:kore
  • korean:kore, koreli
  • kosher:temiz
  • kotow:el pençe divan durmak, secde, secde etmek
  • koumiss:kımız
  • kourbash:kırbaç
  • kowtow:el pençe divan durmak, secde, secde etmek
  • kowtowing:el pençe divan durmak, secde etmek
  • kraal:çitle çevrilmiş ağıl, yerli köyü
  • kraft:ambalaj kâğıdı
  • kraken:deniz canavarı
  • kraut:alman
  • kremlin:kremlin, rusya hükümeti
  • krooboy:denizci, kayıkçı
  • krypton:kripton
  • kudos:şeref, şöhret, ün
  • kumiss:kımız
  • kurbash:kırbaç
  • kurd:kürt
  • kurdish:kürt, kürtçe
  • kuwait:kuveyt

 

Online İngilizce Konuşma Kursu: Konuşarak Öğren

Adınızı soyadınızı giriniz!

Geçerli bir e-posta adresi giriniz!

Geçerli bir cep telefonu numarası giriniz!

Şifreniz en az 4 karakter olmalıdır!

Bilgileri eksiksiz doldurunuz!

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Son Yazılar

İngilizcenizi Geliştirin

Türkiye'nin %100 başarı garantili tek online İngilizce kursunu ücretsiz deneyin.

Adınızı soyadınızı giriniz!

Geçerli bir e-posta adresi giriniz!

Geçerli bir cep telefonu numarası giriniz!

Şifreniz en az 4 karakter olmalıdır!

Bilgileri eksiksiz doldurunuz!

Bilgi Mesajı